Çanakkale Assos
Çanakkale Assos
Çanakkale Assos Antik Kenti; Kent eski sönmüş volkanın üzerine kurulmuştur. Şehrin aktif olarak kullanıldığı yıllarda güneyinden teraslarla denize doğru büyümekteydi. Türkler bölgeye geldiklerinde yerleşimlerini kuzey yamacına yerleştirmişler. Korsan saldırılarından korunmak için düşünüldüğü sanılmaktadır. Antik çağlarda kentin Ege’nin meşhur imbat rüzgarına karşı kurulduğu bilinmektedir. M.Ö 6 yüzyıl kentin surlarla çevrili olduğu bilinmektedir, surlar zamanla geliştirilerek 4 km’ye varan genişliye ulaşmıştır. Bilinen surların son olarak 4. yüzyılda geliştirildiği bilinmektedir. Surlar Roma İmparatorluğu tarafından onarılarak kullanılmıştır. Günümüzde önemli bir bölümü zamana karşı direnmektedir.
Surlar, Assos‘un ihraç mallarından biri olan antik yazarların “İnsan yiyen taş” olarak açıkladıkları dayanıklı, fakat işlenmesi zor bir taş kullanılarak örülmüştür.
Assos‘da 1881 – 1884 yılları arasında J. T. Clarke ve F. H. Bacon başkanlığında yapılan kazılarda gün ışınan çıkarılan medeniyet kalıntıları Amerikan kazı heyeti ve Osmanlı Devlet’i arasında paylaşılmıştır. 1981 yılında Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu başkanlığında başlatılan kazılar, Serdaroğlu’nun 2005 yılındaki vefatına kadar sürmüştür. 2006 yılında kentin incelek üzere Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi adına Doç. Dr. Nurettin Arslan başkanlığında arkeolojik inceleme sürdürülmektedir.
Akropol (Yukarı Kent) :
Şehrin en yüksek noktasında M.Ö 525 yılında yapılan tanrıça Athena itaf edilen Athena Tapınağı vardır. Antik çağlarda Dor Düzeninde yapılan Anadolu’daki tek tapınaktır. Tapınakta ayakta kalan sütun bulunmamaktadır, sağlam kalan sütunlardan kapıl çıkarılarak yeni sütunlar dökülmüştür. Sütunların üst bölgelerindeki firizlerin 1881 yılında yapılan kazılar sırasında Boston Müzesi götürülmüş, bir kısmı Louvre Müzesi’ne bazı parçalarıda İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürülmüştür. Kabartmalarda Herakles ile ilgili hikaye anlatılmaktadır.
Bulunan ikinci tapınan Bizans dönemine ait bazilikadır. Kentte çok sayıda sarnıç ortaya çıkarılmıştır, bu da kentte su sıkıntısı çekildiği anlamına gelmektedir. Çok eski çağlarda, Kazdağları‘nın sularının künklerle şehre taşındığı bilinmektedir.
Tiyatro :
1985 yılından beridir süren çalışmalarda tiyatronun depremden zarar gördüğü anlaşılmıştır. 4000 kilik kapasitesi bulunan tiyatronun, taşları kullanılmak üzere alınmıştır. Sahne binasının yanında 2000 yıllık bozulmamış bir cadde ortaya çıkarılmıştır.
Assos İskelesi :
Bugün de kullanılan iki adet mendireği bulunan küçük bir deniz sığınağıdır. İskele’nin yanı sıra kurulan otel ve restaurant bulunmaktadır. İnşata kapalı durumda olan iskele koruma altına alınmıştır. Roma döneminden kalan hala kullanılmakta olan bir çeşme mevcuttur.
Batı Nekropolü (Mezarlık) :
Nekropolün M.Ö. 7. yüzyıldan 2. yüzyıla kadar kullanıldığı tahmin edilmektedir. Eski çağlarda defin işlemleri ölülerin yakılması ve küllerinin çömleklere konularak gömülmesi ile yapılıyordu. Ölü erkeğin geri gelmesi ihtimaline karşı eşi tanınmamak için peçeyle dolaşırmış. Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu’na göre batı medeniyetindeki kadınların cenazelerde tüle benzeyen peçe takmalarının sebebi budur.