Gelibolu Dini ve Sivil Mimari
Tarih boyunca tekrarlanan depremlerin yanı sıra, özellikle I. Dünya Savaşı, Gelibolu’daki mimarlık anıtlarının büyük ölçüde yıkılmasına ya da harabeye dönüşmesine yol açmıştır.
Gelibolu Dini ve Sivil Mimari
Şehirde XIV. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar inşa edilmiş çok sayıda dinî ve sosyal amaçlı binaların da çok büyük bir kısmı aynı âkıbete uğramıştır. XVII. asırda Evliya Çelebi 164 tane cami, mescit, tekke ve zaviyenin varlığına işaret eder. Bunların çoğu yok olmuştur. Bugüne gelebilenlerden Ulu Cami (M.1385) tamamen yenilenmiştir. XVIII. yüzyıl sonlarında Gelibolu’ya uğrayan Castellan’ın tanımına göre, Ulu Cami dokuz kubbeli bir yapıydı. Bundan hareketle, aslî halinin Bursa Ulu Camii ve Edirne Eski Camii gibi çok kubbeli plan tipindeki yapılara benzediği söylenebilir. Yapı M.1677’de ve M.1889’da onarılmıştır. Cami, M.1889’daki onarımda tümüyle yenilenerek şimdiki görünümünü kazanmıştır.
Dini Mimari
Azaplar Namazgâhı (M.1407), türünün en güzel örneklerinden birisi olarak hâlen ayaktadır.
İlk biçimiyle de tek kubbeli bir yapı olması gereken Sofuca Halil Mescidi (XV. yy.ın ilk yarısı) ve Yazıcızâde Mescidi de tümüyle yenilenmiştir. Her iki yapı bugün cami olarak kullanılmaktadır.
Başlangıçta kare planlı-tek kubbeli olarak tasarlandığını sandığımız Kadı İskelesi (Buhurî) Camii H.965/M.1557-58 yılında yaptırılmıştır. Sonradan onarımlarla asli halini yitiren yapının sadece kapısı orijinaldir.
Aynı dönemden Cerrah Hüseyin Mescidi’nin (H.983/M.1575-76) batı kanadına sonradan ilave yapılmıştır. Bunların dışında Gelibolu’da birçok camide yok olmuştur.
Ahi Devle Zaviyesi’nin üzerine XVII. asırda kurulan mevlevihane; M.1766’da vuku bulan depremden sonra M.1767 yılında III. Mustafa zamanında onarılmıştır. Yapı M.1805 ve M.1851 yıllarında tekrar tamir edilmiştir. M.1899- 1900 yıllarında Sultan II. Abdülhamid, mevlevihaneyi yeniden inşa ettirmiştir. Dolayısıyla şimdi görülen bina II. Abdülhamid devrine aittir. M.1908’te tekrar onarılmıştır. Bu onarım batı taraftaki kapı üzerindeki kitabede anlatılır. 1920’de Yunan işgali sırasında cephanelik olarak kullanılmış; bu sırada hâmûşan ve mezar taşları tahrip edilmiştir.
Mezar anıtlarından Alemdar Ali Baba (Emir Ali) Türbesi (XIV.yy.?), Şerbetçi Baba Türbesi (XIV.yy.sonu – XV.yy. başı), Mansur Bey Türbesi (XV.yy. başı), Saruca Paşa Türbesi (XV.yy. ortaları), ve Sinan Paşa Türbesi (XVI.yy. başı) ayaktadır.
Bunlardan Alemdar Ali Baba Türbesi tümüyle yenilenmiştir. Bu anıtların bir kısmı denizci komutan ve paşalarla, diğerleri ise şehirdeki tarikat ehliyle ilgilidir.
Namazgâh yakınındaki Bayraklı Baba yatırı açık türbe niteliğindedir.
Aynı şekilde, Yazıcızâde ve kardeşinin mezarları, Yazıcızâde Camii’ne bitişik, duvarlarla sınırlanmış ve üstü açık bir hazire biçimindedir. Eskiden burada bir türbe bulunduğuna dair bilgi sahibi değiliz.
Mansur Bey Türbesi önünde kapı revağı bulunan kare planlı, tek kubbeli türbenin içinde iki mezar vardır. Şahideleri bulunmadığından kimlere ait oldukları kestirilemeyen lahit biçimli mezarlardan birisi basit tarzdadır. Daha büyük olan ve lahit biçimi taşıyan mezar, üzerine türbe yapılan asıl kişiye ait olmalıdır.
Şehirde çok sayıda hazire bulunmaktadır.
Sivil Mimari
Arşiv kayıtlarında ve kaynaklarda belirtilen medrese, mektep, darü’l-kurra, imaret ve kervansaray (han) gibi yapıların tamamı yıkılıp gitmiştir.
Hamamlardan Saruca Paşa Çifte Hamamı, Şengül (Çandarlı Kara Halil Paşa) Hamamı, Yakub Bey Hamamı, Kasap Hamamı, Pazar Hamamı ve Has Ahmet Bey Hamamı zamanımıza gelebilmiştir. Bunların çoğu haraptır.
Saruca Paşa hamamı çifte hamam düzeninde olup; özellikle örtü sistemindeki zenginlikle göze çarpar. Çandarlı Halil Paşa’nın İznik’teki imaretine (M.1437) vakıf olarak inşa edilen Şengül Hamamı enine sıcaklıklı tipte bir eserdir.
XVI. yüzyıl arşiv kayıtlarına göre Gelibolu’da on kervansaray bulunmaktadır. Ancak bunlardan hiçbiri günümüze ulaşmamıştır.
Gelibolu’da da birçok çeşme tespit edilmiştir. Bunların en eskisi H.853 / M.1449 tarihli olup,“Eken Çeşmesi” adıyla bilinen yapıdır.
Fakat mimari bakımdan en gösterişli olan eser; M.1725’de Kaymak Mustafa Paşa’nın yaptırdığı Telli Çeşme’dir.
Bugün için Yazıcızâde Çeşmesi adıyla bilinen ve Yazıcızâde Camii’nin önünde yükselen eser de bir Geç Dönem yapısıdır. Fakat üzerindeki kitâbeler çok eski olup, herhangi bir çeşmeyle ilgili değildir. Üstteki kitabe Mihaliç Hatib’in medrese ve kervansarayı (H.832/M.1428-29) ile ilgilidir. Alttaki kitabe ise, bir hana ( H.807 / M. 1404-1405) aittir.
KAYNAK: Bu bölüm Prof. Dr. Ali Osman UYSAL’ın izniyle daha önce hazırlanan yayınlarından özetlenerek hazırlanmıştır. Bkz. Ali Osman UYSAL, “Gelibolu ve Çevresindeki Türk Eserleri Hakkında Tespitler”, Gelibolu Değerleri Sempozyumu (27-28 Ağustos 2008), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları, No:80, Çanakkale 2008, s.101-131.; Ali Osman UYSAL, “Kilitbahir (Kilid’ül-Bahr)’de Tarihi Doku ve İki Hamam”, Eceabat Değerleri Sempozyumu (27 Ağustos 2008), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları, No:79, Çanakkale 2008, s.53-75.; Ali Osman UYSAL, “Çanakkale İli Ortaçağ ve Türk Dönemi Yüzey Araştırması 2007 Yılı Çalışmaları”, 26. Araştırma Sonuçları Toplantısı, C.2, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2008, s.231-242.
Henüz yorum yapılmamış.